TARAF gazetesi nicedir son sayfasında yer verdiği
20 SORU adlı bir anket yapıyor... "
Fikir babası"nın
Marcel Proust ve bu fikri "
geliştiren"lerin ise
Bernard Pivot ile
James Lipton olduğu belirtilen ankette yer alan 19. ve 20. yani son iki suâle verilen cevaplar, ilgimi en çok çekenler!
19. suâle verilen cevapların ruhbilimciler açısından çok ilginç bir araştırma konusu olabileceğini düşünüyorum:
"
Nasıl ölmek istersiniz?"
İlk fırsatta, ruhbilimci bir arkadaşımla küçük bir değerlendirme yapmak istiyorum bu suâle verilen cevaplardan hareketle.
Tabiî "
Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?"; "
Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?"; "
Kahramanınız kim?"; "
Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?" ve hatta "
Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi?" suâllerine verilen cevaplar da başlı başına bir araştırma/değerlendirme konusu olabilir!
Ama asıl konum bu değil! Anketin 20. suâli! Onu Mü'min bir Müslüman olarak yadırgamamak mümkün değil:
"
Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı'nın size kapıda ne söylemesini istersiniz?" !!!
Ankete davet edilenlerin özellikle ve öncelikle bu suâle verdikleri cevaplar gerçekten de çok şaşırtıcı!
Cevap verenlerin arasında öyle "
kendini bilmez"ler var ki, insanın, hele Mü'min bir Müslüman olarak tüyleri diken diken oluyor!
İşte verdikleri cevaplarla "
en kendini bilmezler" kategorisi içinde yer almaya hak edenler!
Suâli tekrar veriyorum:
"
Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı'nın size kapıda ne söylemesini istersiniz?"
Şimdi sıkı durun!
- Evrim Alataş (Yazar): "Haklısın Kürtlere haksızlık ettim..."
- Levent Bıçakçı (Türkiye Futbol Federasyonu Eski Başkanı): "Votka portakal ister misin?"
- Tayfun Görgün (DİSK Genel Sekreteri): "Hoşgeldin Yoldaş! Asgarî ücret kaç simit oldu?"
- Alper Taş (ÖDP Genel Başkanı): "Ula Alper ne haber? Nereye kaldun?"
- Ümit İzmen (İktisatçı): "Kriterler insanlara fazla sıkı geldi belli ki! Cehennem doldu taşıyor; Cennet'te kimse yok. Ben gidiyorum. Ne haliniz varsa görün! Nereye istiyorsanız oraya geçin."
- Samiye Öz (Yayıncı): "Eğer varsa, onunla konuşmamayı tercih ederim."
Şimdi, bu cevapları okuduktan sonra zihnimde çakıveren suâllerden birkaçını, en masûmlarını sizlerle paylaşayım:
- Bu insanlar, sorulduğunda acaba kendilerini "Müslüman" olarak tanımlıyorlar mıdır?
- Yeni çıkan kanuna göre nüfus cüzdanlarındaki "dini" bölümüne istediklerini yazdırabilme hakkından istifade etmişler midir?
- Vefat ettiklerinde cenazeleri kimler tarafından, nasıl kaldırılacaktır?
Ne dersiniz?
Öfkelenmemek kaydıyla tabiî!