Bilmek kelimesi, aslen görerek şahit olmak demektir.
Önce yartılışa şahit olmamız gerekir. Ayette
Onlar ayaktayken,otururken ve yan yatarak yaratılışı tefekkür ederler. Buyuruyor. Bu şehadetten gafil olanlar ile şehadet edenler arasında suret olarak bir fark görülmemesi , zaman zaman gafil olanın hüküm sürmesine fırsat veriyor.
Oysa Allah , tekamül sürecindeki olana "Men.Can.İns.Nas." gibi isimlerle hitapediyor.Bu süreci tamamlamış olana İnsan diyor. Hatta El İnsan diyor. Bu süreç Allah'ın Ol emrinin tekamül sürecidir.Allah ol dedimi olur sözü her anımızı kapsıyor. Ol emri daimdir.Olmak ise bizim için zaman gerektiriyor. Sebep nedir dersek.
Ol emrinin içi o kadar doluki. Bunu anlamak ve hayata geçirmek bizim için uzun bir süre gerektiriyor. Bazen kolaya kaçarızya, Allah Ol dedimi olur deriz. Oysa bir insanın olmasını dileyen Allah, o insan hangi ana babadan doğacaktır.Rızkı ne kadar olacaktır.Nefes sayısı ne kadar olacaktır.Erkekmi olacak Kerimemi olacak.
Ömrü ne kadar olacak. Dahasıda var ama kafamızı karıştıracağı yazmıyoruz. Netice olarak Allah Kün emrini vermeden önce bütün bunları hazırlıyor. Diyelimki cocuk doğdu. Ol emri bittimi? Yukarda bir kısmını saydık. "Rızıktan.Ömürden söz ettik"
Demekki biz hep o ol emri içersindeyiz. Peki olmamıza engel
nedir ? Tabi yine sizleri tenzih ediyoruz. Kendime soruyorum. Neden olamıyorum diye. Yine kendimden cevap alıyorum.Sen olmayacaksın. Sen senliğinden vaz geçeceksin diyor.Sen bu emaneti taşıyamazsın diyor. Ancak benliğinin cahili olursan ve benliğine zulmedersen .Ol Emri kendinden yürür.Sende yaratılışa şahit olanlardan olursun.
Nefsinin cahili olan, Allah'ın Arifi olur. Benliğine zulmeden
Hakitını kurtarmış olur.Hakikat yolcuları benliğin esaretinden kurtulmuş olanlardır.
İnsan , Allah indinde o kadar değerli bir varlıktırki, KULKEFA
olarak zikredilmiştir. "Noksansız.mükemmel." Ve Allah bu
insanı muhatap kabul etmiş.Ayetlerini insanla paylaşmış.
Tüm kainatı insana muhassar kılmıştır. Kendi değerini
bilmeyen insan , Allah değerinide bilmemiş olur.
Bir ayette "Şükredenler ne kadar da az" buyuruyor.
Bu ayeti söylediğimizde, herkes atlıyor. Aaa ben çok şükrediyorum. Aaa ben devamlı şükrediyorum.
Mademki öyle ,Ayet niye böyle.
Acaba şükür sözünden ne anladık.Sadece lafla olmuyor
galiba. O zaman başkalarını sorgulamayı bırakıp ,kendimizi
sorgulayalım. Bilen insandan maksatta budur. Hakikatı talep
eden insan , severek , isteyerek bir araştırmaya girse.
İnanın hemen bulur. Tabiki tüm hakikatı bir günde bulmanın
imkanı yoktur. Ama ilk gün zerre kadar bir hakikat bulunursa,
gerisi çorap söküğü misali gelir. Nasıl bulurum dersek.
Arayan bulur sözünü yabana atmayalım. Bir çok yerde
karşımıza şu soru çıkıyor. Yahu bunların hepsi hayal
mahsulü, ne Kuran'da yazıyor.Ne Sunnetullahta var.
İşte değer bilen insanla , değer bilmeyen insan arasındaki
fark burda. Çünki bilen insan Kuran'nın sözlerinin dışında
konuşmaz .Yada sünnetullahı hiç bırakmaz. Ama kendimize
şu soruyu sormamız gerekir. Biz Kuran'ın hakikatına ne kadar
vakıfız. Ağır bir örnek geldi. Somuncu Baba Ulu Cami'nin
açılışında Fatiha'yı yedi makam üzere açıklar. O zamanın
Şeyhül İslamı Molla Fenari Hz. Somuncu Babaya gelerek.
Baba birinci açıklamayı yaptın.Herkes anladı.İkinci
açıklamayı yaptın. Bir kısmı anladı.Üçüncü açıklamadan
sonrasını ben dahi anlamadım. Ne olur bana bunu öğret der.
Kim bu sözü söyleyen . Vaktin Şeyhül İslamı.
Peki deyemezmiydi. Bunları nerden uydurdun.
Kuran böyle yazmıyor. Kendimize gelelim.
Kuran'ı anlamağa çalışalım. Amaç birisini yukarı çıkarıp,
diğerini ala aşağı etmek değildir. Şeyhül İslamın ne dercede
talip olduğu büyüklüğünü anlayabilmektir. Bu hali yaşayan
Molla Fenari .Hakikatı keşfetmiştir. Her bilenin üstünde,
bir bilen vardır.Hakikatını unutmadan yaşayalım.
Alıntı