SELAMUNALEYKÜM MİSAFİR!
Sitemizden
yararlanmak we bu ailenin bir parçası olabilmek için lütfen üye olunuz!


SELAMUNALEYKÜM MİSAFİR!
Sitemizden
yararlanmak we bu ailenin bir parçası olabilmek için lütfen üye olunuz!


Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 İncinmeyen Ve İncitmeyen Peygamber

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
( S_i_d_e_l_y_a )

( S_i_d_e_l_y_a )


Mesaj Sayısı : 268
Kayıt tarihi : 08/09/09

İncinmeyen Ve İncitmeyen Peygamber Empty
MesajKonu: İncinmeyen Ve İncitmeyen Peygamber   İncinmeyen Ve İncitmeyen Peygamber Icon_minitimeC.tesi 19 Eyl. 2009, 08:04

Kur'ân Allah Rasûlu'nun yaratıklara olan şefkatine, insanlara olan merhamet ve re'fetine işaret etmektedir:
"Size kendi içinizden öyle bir Peygamber geldi ki, sizin hüsranınıza üzülür, saadetinizi cidden ister; mü'minler için yüreği rikkatle ve merhametle çarpar!"

Allah Teâlâ bu âyette kendi isimlerinden olan Rauf (çok şefkatli) ve Rahim (pek merhametli) sıfatlarını Peygamber Efendimize de vermiştir ki, önceki peygamberlerden hiçbiri bu sıfatların ikisine birden mazhar olmamıştır.

Beşerî ilişkilerde empatinin en önemli vasfı yumuşaklıktır.
Peygamberimiz de bu özelliği sebebiyle insanların kabulüne mazhar olmuş, gönüllere taht kurmuştur.
Zaten beşerî münasebetlerde insanları etkileyen deha ve zeka değil, karakter ve tutarlı şahsiyettir.
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"Allah'ın sana olan rahmeti sayesinde insanlara karşı yumuşak davrandın. Sen katı yürek!i, sert ve acımasız olsaydın insanlar etrafından dağılıverirlerdi."

İnsânî ilişkilerin nirengi noktası, karşısındakinin farkına varmak ve onun da insan olduğu duygusuna ermektir.

Sadece "kendi" merkezli yaşamak, "ben merkezli" düşünmek ve karşısındakileri hiçe sayıp görmezden gelmek insânî ilişkilerin en önemli zaaf noktalarından biridir.

Beşerî münasebetler, insan ilişkileri ve kişisel gelişimle ilgilenenler derler ki:
İnsânî ilişkilerin temel noktası, "empati" denilen kendini karşısındakinin yerine koyma prensibidir.

Bu açıdan baktığımızda, Asr-ı Saadet'te insanlar Peygamber Efendimizin karakter ve şahsiyetine hayranlık duyarak sıcak bir duygu, yanık bir gönülle kendilerini O'nun etrafında pervane etmişlerdir.

O'nun (sav), bulunduğu konumu şahsî çıkarları için kullanmayan, külfette en önde, nimet paylaşımında ise en sonda bulunması insanların gözünden kaçmamıştır.

Medine'de sebebi bilinmeyen bir gürültü koptuğunda
"Ne oldu, bu ses neyin nesi?" diyerek herkesin birbirinden medet umduğu bir sırada O, Ebu Talha (ra)'nın Mendub isimli atına binerek sesin geldiği yere gitmiş ve durumu tetkik ettikten sonra "Korkulacak bir şey yok" sözüyle ashabına sükunet telkin etmiştir.

Diğer yandan, Hendek savaşında hendek kazımı esnasında Cabir b. Abdullah (ra)'ın sofrasına davet ettiği yüzlerce sahabiyi bizzat kendisi servis yaparak doyuran ve en sonunda sofraya oturan O'ydu.

O'ndaki bu fedakar, gözü tok ve riskten kaçınmayan tavır ashabının hayranlığını celb ediyordu.

Allah Rasûlu'nun, yakın çevresinde bulunan aile fertlerinden başlayarak bütün ashabına ve topyekun insanlara karşı şefkat ve merhametle davrandığını, hiç kimseyi asla incitmediğini görüyoruz.

Gördüğü yanlışlar ve hatalar karşısında insanları uyarırken, "galat-ı ru'yeti" kendine izafe ederek, yani kendisinin yanlış görmüş olduğunu söyleyerek "Bana ne oluyor ki ben bazı kardeşlerimi şu şu hallerde görüyorum." derdi.

O bu ifadeleriyle, "Kardeşlerim böyle yapmaz, ben herhalde yanlış görüyorum." demek isterdi.

Kendisine yapılan her türlü haksızlık ve yanlışa karşı olgunlukla mukabele eder, insanların yanlışlarını bağışlardı.

Nitekim bir ganimet dağıtımı esnasında kendisinden bol miktarda ganimet isteyen, bunu isterken de yakasına yapışma cüretinde bulunacak kadar ileri giden bedeviye tebessüm ederek talebini yerine getirmiş ve bağışlamıştı.

Çünkü Allah Teâlâ:
"(Ey Rasûlum!) Sen af yolunu tut; bağışla; uygun olanı emret; cahillere aldırış etme!" buyurmuştu.

Haddini bilmeyen, sınırı aşan insanlarla ilişkide sürekli hoşgörülü davranmak, incinmemek ve incitmemek zor bir iştir.

Hatta denilebilir ki incinmemek, incitmemekten daha zordur.

Çünkü incitmemek eldedir.
Elinize, dilinize, gözünüze sahip olursunuz, kendinizi frenlersiniz ve insanları incitmeyebilirsiniz.
Ama insanların ham, çiğ davranışları karşısında incinmemek elde olan bir şey değildir.
Bu ancak çok engin bir gönülle aşılabilecek bir nefs engelidir.
Allah Rasûlu incitmediği gibi incinmezdi de.
Ashab arasında bedevilikten gelmeleri sebebiyle kaba davranışlar sergileyen insanlar olurdu.
Hatta Mescid-i Nebi'ye bevletmeye kalkanlar bile vardı.
Ancak, O bunlara kızmaz ve bu davranışları sergileyen kimseleri incitmemeye özen gösterirdi.
Ashab arasında ölçüsüz tepki gösteren olursa onları da uyarır, hoşgörüye ve incitmeyen nazik tavra davet ederdi.
Kendisinden, zina etmek üzere izin istemeye gelen bir delikanlıyı hiç kırmadan, incitmeden birtakım sualler sormak sûretiyle bu işin yanlış olduğuna inandırmış ve düşüncesinden vazgeçirmişti.

Temelinde hamlık ve hoyratlık bulunan kaba davranışlar ve haddini aşan cinsten tavırlar insanları incitir, üzer ve gönüllerini kırar.
Nübüvvet pınarının ser-çeşmesi olan peygamberler ve başta Hz. Peygamber incinmeme ve incitmeme konusunda insanlığa model olmuştur.
Ahlâkî erdemler de ancak model şahsiyetlerden öğrenilebilir.
İslâm tarihi boyunca ümmetin yaşadığı güzelliklerde Allah Rasûlu'nun yüce şahsiyetinin ve üstün karakterinin izleri vardır.
İnsanlar o şahsiyete yaklaşabildikleri ölçüde toplumda kabule layık faziletlere ermişlerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İncinmeyen Ve İncitmeyen Peygamber
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kaç Peygamber Gönderildi?
» Peygamber Efendimiz'in Bir Günü
» İnananlar için ağlayan peygamber!
» Peygamber Efendimiz'in Söz ve Davranışlarıyla Çocuk Sevgisi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: İslâm-i Konular :: Zat-i Ahmediye-
Buraya geçin: