••• Mü’minin dünya-âhiret dengesi •••
Mü’minler olarak hem dünya hem de ahiret adına alabildiğine derin olmalıyız, yoksa sosyal hayatın içinde zedelenebilir, yara alabiliriz: Düşüncelerimizde, duygularımızda çatlamalar ve kırılmalar olabilir. Dinî duygular açısından da çok sağlam olmalıyız. Yaptığımız küçük-büyük günahlardan dolayı odamıza çekilip gözyaşı dökmüyorsak kalbimizde çok şey kaybetmişiz demektir. Hatalarımızın ezikliğini yirmi dört saat yaşamıyorsak ruhumuz mukavemetini yitirmiş demektir. Vücudun sıhhat emarelerinden bir tanesi, değişik virüsler, mikroplar karşısında hararetin yükselmesidir. Vücudun böyle bir mukavemet göstergesi yoksa onun durumu çok vahimdir. Artık onda ne bir çırpınma, ne bir duyarlılık vardır. Bunun gibi şayet işlenilen günahlara karşı bir iç tepki yoksa, şayet vicdanın ona karşı bir “hayır” demesi yoksa o ruh ölmüş manâsına gelir. Onun için bir taraftan ruhumuzu öldürmeden, olumsuzluklara karşı tepki gösterecek kadar kararlılık sergileyip, diğer taraftan da gözlerimizi çok ilerilere çevirerek devamlı ilerleme peşinde olmalıyız.